Küçük ölçekli turizm işletmelerinde en çok duyduğum şikâyetlerden biri şu: “Biz zaten her şeyi kendimiz yapmak zorundayız.” Doğru… Personel az, zaman kısıtlı, bütçeler dar. Ama bu yükün bir kısmı paylaşılabilir. Çünkü aynı köyün, aynı kasabanın, aynı destinasyonun içinde yaşıyorsunuz. Sizin oteliniz ne kadar iyi olursa, yan taraftaki peynir üreticisinin, reçel kaynatan teyzenin veya bahçesinde domates yetiştiren gencin yüzü de o kadar güler. Bugün henüz çok az örneğini gördüğümüz bu bağlar, aslında küçük otellerin hem hikâyesini hem de ekonomisini güçlendirecek anahtar olabilir.
Mevcut Durum: Neden Yok?
Bugün Anadolu’nun veya Akdeniz’in birçok kasabasına baktığınızda, küçük otellerde hâlâ marketten alınmış reçel, toptancıdan gelen peynir var. Bunun iki nedeni var: Birincisi, işletmeciler yerel üreticileri tanımıyor ya da güvenemiyor. İkincisi, sistemli bir tedarik ağı olmadığı için her şey bireysel gayretlere kalıyor. Bu da sürdürülebilir olmuyor.
Birlikte Güçlenme Önerisi
Aslında bu tabloyu değiştirmek mümkün. Birkaç basit adımla hem otel hem de yerel üretici kazanabilir:
- Haritanızı çıkarın: Otelinizin yakınında hangi üreticiler var? Kim ne üretiyor? Bir liste yapın.
- Birlikte standart belirleyin: Örneğin kahvaltıda kullanılacak peynir için hijyen ve lezzet kriterleri koyun, üretici de ne yapması gerektiğini bilsin.
- Öyküleyerek sunun: “Bu reçel Ayşe Teyze’nin bahçesinden” gibi küçük etiketlerle misafire anlatın. Bu hem üreticiyi görünür kılar hem de otelinize artı değer sağlar.
- Kooperatif modeli düşünün: Aynı kasabadaki üç-dört otel bir araya gelip ortak alım yaptığında hem fiyat düşer hem de sürdürülebilirlik artar.
Misafir Deneyimine Katkısı
Yerel ürün, sadece bir gıda değil bir hikâyedir. Misafir “yerel” tatlarla karşılaştığında “evde yiyemeyeceğim bir şeyi yedim” der ve bunu hatırlar. Bu hatırlanma değeri, küçük otellerin en büyük sermayesidir. Üstelik bu tarz işbirlikleri otelin “otantik” algısını pekiştirir, çevreye duyarlı bir profil çizer.
Çağrı
Küçük otellerin, restoranların ve yerel üreticilerin birbirini keşfedeceği, standart belirleyeceği ve birlikte pazarlayacağı ağlara ihtiyaç var. Bu sadece ekonomik bir iş değil, kültürel bir işbirliği. Belki de yeni dönemin en önemli fark yaratan adımı bu olacak.